Bazı kitaplar vardır insanı adıyla vurur. Kitap hakkında hiç bir fikrin olmasa da sırf adı yüzünden okumak istersin. Yazarın bu cümleyi neyin ardından kurmuş olduğunu hayal etmek , bu hayalin peşinden gitmek heyecan verir.
İşte bu duygular içinde aldım kitabı. Arka kapağında yazanları okumadan. Kitabın içeriği hakkında hiç bir fikir sahibi olmadan. Bir ay okuma(yama)dan kah komodinin üzerinde durdu , kah çantamda gezdi. Bu zaman aralığında ben de kitapda neler yazdığının hayalini kurdum. Çeşitli senaryolar geliştirdim. Kesinlikle kaybedilmişlikler üzerine kurulmuş öyküler olmalıydı içinde. Öykülerde birilerine söylemek istediği sözcükleri yıllarca içinde saklayan, o sözcüklerin ağırlığını gittikleri her yere omuzlarında taşıyan ve tam da cesaretlerini toplayıp dile dökmek istediği anda başını çevirip de o kişileri karşılarında göremediği anda şaşkınlık, pişmanlık ve geç kalmışlığın verdiği üzüntüyle ‘ bir de baktım yoksun ‘ diyen kahramanlar olmalıydı.
Kitap öyle akıcı ve güzel bir dille yazılmış ki tabiri yerindeyse bir solukta okuyuverdim. Her öykünün altında bir baba-oğul ilişkisinin geç kalmış hesaplaşması , söylenmek istenmiş ama söylenememiş cümleleri vardı.
Beni en çok ekileyen Portobello da belki de hayatının aşkıyla karşılaşan ama o aşkı yaşamak için ertesi günü heyecanla bekleyip babasını ölüm haberini aldığı telefonla ülkesine geri dönmek zorunda kalan adamın yaşadığı geç kalmışlıktı. Bir yanda babasını kaymetmenin verdiği acı diğer yanda bir daha hiç göremeyeceği aşkını itiraf edemeyeceği bir sevgilinin verdiği acı. Hangisi daha kötüydü acaba ? Birinin diğerinden aşağı kalır yanı yoktu.
Son öykü ise insanda derin izler bırakacak kadar etkileyiciydi. Yine kaybedilmiş bir baba ya yazılmış son bir mektupta, o hayatta iken söylenemeyen kelimeler o yokken nasıl da rahat çıkıveriyor insanın kaleminden buna şahit oluyordunuz.
Bu kitabın adını hayatımızdaki hiç kimseye söylememek dileğiyle , okumanızı ve üzerinde düşünmenizi dilerim. Bir De Baktım Yoksun/ Yekta Kopan /Can Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder