8 Eylül 2011 Perşembe

BEN LONGOZ GÖRDÜM: ACARLAR LONGOZU

    Babam bana küçükken hep derdi '  kızım ne kadar zayıf coğrafya bilgin var, daha şehirlerin nerede olduğunu bile bilmiyorsun. ' Zamanla şehirlerin yerlerini az çok öğrendim. Babam sorarsa diye elimde bir yol haritası gittiğim yerlerin kimlerle komşu olduğunu, kim kimin ilçesi vs. az çok biliyorum artık. Ama itiraf etmeliyim ki bu coğrafi kelimeyi ilk kez duydum ve ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Aslında kulağıma  bir balık ismiymiş gibi geldi.Ya da  yeni icat olmuş bir toplu taşıma aracı.  Sonra Cem Yılmaz misali  her yeni öğrendiğim her  kelime de yaptığım gibi cümle içinde kullanasım geldi.Ben Longoz gördüm.  Ben Longoz yedim. Ben Longoza bindim.
    Artık eskisi gibi koca koca meydan larousse  karıştırmaya gerek yok bilmediğiniz bir şey öğremek için google sağ olsun , kelimeyi yazıyorsunuz anında bilgi önünüze sıra sıra düşüyor. Tabi ki ben de öyle yaptım ve Longozun kelime anlamının ' subasar ormanı 'olduğunu , gitmeyi planladığımız Acarlar  Longozunun da dünyadaki 2. büyük longoz olduğunu bir çırpıda öğreniverdim. Google ın her an her yerde olduğunu düşünürsek burada daha detay anlatmaya gerek olmadığını  düşünüyorum.
    Dünyanın 2. büyük longozu sen gel burnumuzun dibinde benim 7 yıldır , kocamın 30 yıldır gittiği Kefkenin 50 km uzağında ol ve bizim bundan  yeni haberimiz olsun , bu kabul edilebilir bir durum değildi ve biz bayramın 3. günü bütün ev ahalsini onlar için sabahın kör vakti sayılabilecek 9:30 da uyandırarak  longoz'a kahvaltı yapmaya gittik. Neyle karşılacağımızı pek bilmemekle beraber nasılsa çay buluruz maksadıyla simitlerimizi, peynir çeşitlerimizi, ev yapımı reçellerimizi alarak yola çıktık. Longoza vardığımızda kahvaltı, et mangal, pide çeşitleri vs . her şeyin ve hiç birşeyin olmadığı bir tesisde evden getirdiğimiz nevalemiz ile birikte çaylarımızı içip sonrasında longoz kenarında 10 dakikalık yürüyüşümüz yaptıkdan sonra bunun bizi kesmediğini ve longozu daha yakından görme maksadıyla deniz bisikleti ile suya daldık.
   Deniz bisikletimiz  çamurlu , nilüfer yaprakları ile dolu suda ilerlerken, envayi çeşit bitki, kuş, yılan, börtü böcek   vs . görme imkanımız oldu. Bir an için kendimi Afrikada , timsahlarla dolu bir nehirde nehir safarisi ( böyle bir kavram var mı bilmiyorum yoksa ben mi uydurdum)  yaparken hayal ettim. Birazdan bir timsah gelecek ve kocaman ağzını açıp deniz bisikletine çarpıp bizi devirecek, ve ben o çamurlu bataklık suya duşup ayaklarıma dolanan nilüfer çiçekleri ile çırpınıp gömüldüğümü düşününce içimi korku kaplayarak daha  fazla gitmeden lütfen dönelim mızmızlanmalarına başladım.

   Nitekim bir saatlik bataklık turumuz boyunca sevgili çılgın gezgin  arkadaşım arsu nun şimdi burada olsa paçalarını sıyırarak nehre girip macera arayacağını benim  de kıyıdan kontrol manyağı bir anne misali  '  aman arsu dikkat et batmadan geri gel diye bağırdığımı 'hayal edip durdum.
   Ben de longoz görmeliyim diye yanıp tutuşanlar varsa İstanbul'a 3 saatlik uzaklıkta olan bana ayaküstü hayal kurduran  bu doğa harikasına gidip mutlaka görmeliler.