22 Şubat 2015 Pazar

GÜNAHIM

      
   
  Bu akşam televizyonda izledim. Saatleri gece yarısından sonra 1 saat geri alacaklarmış. Yarın 1 saat daha fazla uyuyabilecekmişiz. Hayatımızın 1 saatini yok sayacaklarmış. Öyle dedi vallahi televizyondaki derin dekolteli, kırmızı rujlu kadın.  Aman sakın ha evdeki tüm saatleri duvardakini, kolundakini, başucundakini, telefonundakini geri almayı unutmamalıymışız. Ha pardon o akıllı telefon kendi kendine başarabilir geri alınmayı. Gideceğimiz yere 1 saat erken gidip, orada öylece 1 saat boşu boşuna beklermişiz. Bekleyelim canım ne olacak. Neleri beklemedik ki bu hayatta, bir saat da öylesine boşu boşuna bekleyelim. Belki dinleniriz.  Beklerim ben. Hep bekledim. Çayın demlenmesini bekledim. Düdüklünün içindeki basınçlı havanın boşalmasını bekledim. Patlıcanı tavaya atmadan önce yağın kızmasını bekledim.

      Alt tarafı 1 saat . Neyi değiştirebilir ki insanın hayatında? 60 dakika, 3600 saniye. Yelkovanın akrebin peşinden koştuğu küçük bir macera.  Yetmez benim için. Sıkıyorsa 19 ay 10 gün geri alsınlar benim hayatımı. Yok saysınlar. Oturur, beklerim ben. Kaybolup gitti  dakikalarım, saniyelerim diye üzülmem hiç. 19 ay 10 gün  geri alsınlar.  O gece o zile hiç basmamış olayım. Kanepenin üzerinde uzanırken eteğim sıyrılmamış, sütyen askım omzumdan düşmemiş olsun. Örümcek elleri dolanmamış olsun bacak aramda. Yeşil gözlerinin içine hiç bakmamış olayım. Onu arzulamamış olayım deli gibi. O zehirli  son kadehi içmemiş olayım dudaklarından. Kaybolmamış olayım derinliklerinde.
     1 saat , 60 dakika, 3600 saniye. Ne kadar sürmüştü sevişmemiz? 0,166 saat , 10 dakika , 600 saniye. İnsan hayatını yerinden oynatamayacak kadar kısa  bir süre. Kime göre? Neye göre ? Benim içinse hayatımın sağ köşesini sol köşesine, altını üstüne, yazını kışına, alını moruna, gündüzünü geceye çevirecek kadar uzun çoookkkk uzun bir süre…
    Baharı gelmesini hayal ederken, hiç bitmeyen bir kışın ortasında çırılçıplak kaldım. Karlar üstünde, göz gözü görmeyen bir tipi içinde cayır cayır yanan bir alev topuydum. Ben yandıkça alevlerim göğü      aydınlatıyor, etrafımdaki karlar ise erimek şöyle dursun, daha da çoğalıyordu. Kaskatı bir buza dönüştü. Artık buzlar arasında sıkışmış, kıpırdayamayan bir alev topuydum. Hiçbir güç beni söndüremezdi. Sonsuza kadar yanmaya devam edecektim. İçime cehennemin tohumları ekilmişti bir kere.
     Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden  uyandığında kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş buldu. “ bana ne olmuş böyle diye düşündü.”
      Bense 9 ay 10 gün sonra bir sabah uyandığımda, alevler sönmüş, gri dumanlar arasında, kucağımda bir paçavraya sarılı ağlayan bir kor ile baş başaydım. Bana ne olmuş böyle diye düşündüm.  Gregor farkında olmadan çok bacaklı, kabuklu dev bir böceğe dönüşürken, bense farkında olmadan aynı boyutta, aynı bacaklı, bir anneye dönüşmüştüm. Böcek-anne-anne-böcek.
       Anne . İki nokta üst üste. Çocuğu olan kadın. Kucağımda sağ göğsüme yapışık, kirli bir paçavraya sarılı, dumanı üstünde tüten bir kor. Bu çocuk. Bu gözleri yumuk, bu pembe, bu günah, bu masum, bu suç, bu ceza, bu çocuk. Bu benim mi ? Kim dedi? Kimse bana sormadı. Ben istemedim bir anneye dönüşmeyi. Sadece o akşam o zile bastım , o kanepede eteğim sıyrıldı, sütyen askım düştü, seviştim. O kadar. Fazlası yok. Alın bunu alın götürün benden. Bakamam ben buna. Yetmez sütüm benim. Aç kalır. Sevemem ben bunu.  Ben ki, ben daha büyümedim.  Ellerim cehennemde yandı kül oldu , tutamam ben onu. Düşer kolu kanadı kırılır, uçamaz bir daha. Yalvarırım alın bunu  benden.  
     Çok ağladım, çok yalvardım. Anlamadılar. “O senin günahın bedelini ödeyeceksin” dediler. Adını “günah” koydular. Saatler 1 saat geriye alınmadan patlıcanları kızartmalıyım. Musakka yapacağım  günahıma. Yetmiyor sütüm, demiştim ben. Yetmez doyuramam ben onu diye. Süt doyurmaz ise musakka doyurur. Patlıcanları tavaya atmadan önce yağın kızmasını beklerim. Fazla kızdı bu sefer. Alev topuna döndü tava. Günahım  tezgahın üstünde musakka bekliyor. Bense gri dumanlar arasında bedelin son  taksidini ödüyorum.

    Saatler gece yarısından sonra 1 saat geri alınacak. Hayatımızın bu son  saatini yok sayacaklar. 

3 yorum:

ışınonur dedi ki...

Anlatımın heyecan dolu ve akıcı, okudukça devamını merak ediyor insan...

guzinium dedi ki...

Yasi süper yazmışsın, bayıldım...

beyhan dedi ki...

ben de bayıldım. çok bayıldım.. çarpıcı yerleri var.. bazı yerleriyse sanki satırda değil de satır arasında olsa daha iyi olur (samsa bölümünü mesela azıcık dokundurup gecebilirdin.. vb.) sanki. insanı içine çekebilen bir yazı olduğu için yazmadığın şeyleri de anlayabilecek hale geliyor ilk paragraftan sonra.