Alt tarafı 1 saat . Neyi
değiştirebilir ki insanın hayatında? 60 dakika, 3600 saniye. Yelkovanın akrebin
peşinden koştuğu küçük bir macera.
Yetmez benim için. Sıkıyorsa 19 ay 10 gün geri alsınlar benim hayatımı.
Yok saysınlar. Oturur, beklerim ben. Kaybolup gitti dakikalarım, saniyelerim diye üzülmem hiç. 19
ay 10 gün geri alsınlar. O gece o zile hiç basmamış olayım. Kanepenin
üzerinde uzanırken eteğim sıyrılmamış, sütyen askım omzumdan düşmemiş olsun.
Örümcek elleri dolanmamış olsun bacak aramda. Yeşil gözlerinin içine hiç
bakmamış olayım. Onu arzulamamış olayım deli gibi. O zehirli son kadehi içmemiş olayım dudaklarından. Kaybolmamış
olayım derinliklerinde.
1 saat , 60 dakika, 3600 saniye. Ne kadar
sürmüştü sevişmemiz? 0,166 saat , 10 dakika , 600 saniye. İnsan hayatını
yerinden oynatamayacak kadar kısa bir
süre. Kime göre? Neye göre ? Benim içinse hayatımın sağ köşesini sol köşesine,
altını üstüne, yazını kışına, alını moruna, gündüzünü geceye çevirecek kadar
uzun çoookkkk uzun bir süre…
Baharı gelmesini hayal ederken, hiç
bitmeyen bir kışın ortasında çırılçıplak kaldım. Karlar üstünde, göz gözü
görmeyen bir tipi içinde cayır cayır yanan bir alev topuydum. Ben yandıkça alevlerim
göğü aydınlatıyor, etrafımdaki karlar ise erimek
şöyle dursun, daha da çoğalıyordu. Kaskatı bir buza dönüştü. Artık buzlar
arasında sıkışmış, kıpırdayamayan bir alev topuydum. Hiçbir güç beni
söndüremezdi. Sonsuza kadar yanmaya devam edecektim. İçime cehennemin tohumları
ekilmişti bir kere.
Gregor Samsa bir sabah huzursuz
düşlerinden uyandığında kendini
yatağında dev bir böceğe dönüşmüş buldu. “ bana ne olmuş böyle diye düşündü.”
Bense 9 ay 10 gün sonra bir
sabah uyandığımda, alevler sönmüş, gri dumanlar arasında, kucağımda bir
paçavraya sarılı ağlayan bir kor ile baş başaydım. Bana ne olmuş böyle diye
düşündüm. Gregor farkında olmadan çok
bacaklı, kabuklu dev bir böceğe dönüşürken, bense farkında olmadan aynı
boyutta, aynı bacaklı, bir anneye dönüşmüştüm. Böcek-anne-anne-böcek.
Anne . İki nokta üst üste.
Çocuğu olan kadın. Kucağımda sağ göğsüme yapışık, kirli bir paçavraya sarılı,
dumanı üstünde tüten bir kor. Bu çocuk. Bu gözleri yumuk, bu pembe, bu günah,
bu masum, bu suç, bu ceza, bu çocuk. Bu benim mi ? Kim dedi? Kimse bana
sormadı. Ben istemedim bir anneye dönüşmeyi. Sadece o akşam o zile bastım , o
kanepede eteğim sıyrıldı, sütyen askım düştü, seviştim. O kadar. Fazlası yok.
Alın bunu alın götürün benden. Bakamam ben buna. Yetmez sütüm benim. Aç kalır.
Sevemem ben bunu. Ben ki, ben daha
büyümedim. Ellerim cehennemde yandı kül
oldu , tutamam ben onu. Düşer kolu kanadı kırılır, uçamaz bir daha. Yalvarırım
alın bunu benden.
Çok ağladım, çok
yalvardım. Anlamadılar. “O senin günahın bedelini ödeyeceksin” dediler. Adını “günah”
koydular. Saatler 1 saat geriye alınmadan patlıcanları kızartmalıyım. Musakka
yapacağım günahıma. Yetmiyor sütüm,
demiştim ben. Yetmez doyuramam ben onu diye. Süt doyurmaz ise musakka doyurur.
Patlıcanları tavaya atmadan önce yağın kızmasını beklerim. Fazla kızdı bu
sefer. Alev topuna döndü tava. Günahım
tezgahın üstünde musakka bekliyor. Bense gri dumanlar arasında bedelin
son taksidini ödüyorum.
Saatler gece yarısından sonra 1 saat geri alınacak. Hayatımızın
bu son saatini yok sayacaklar.
3 yorum:
Anlatımın heyecan dolu ve akıcı, okudukça devamını merak ediyor insan...
Yasi süper yazmışsın, bayıldım...
ben de bayıldım. çok bayıldım.. çarpıcı yerleri var.. bazı yerleriyse sanki satırda değil de satır arasında olsa daha iyi olur (samsa bölümünü mesela azıcık dokundurup gecebilirdin.. vb.) sanki. insanı içine çekebilen bir yazı olduğu için yazmadığın şeyleri de anlayabilecek hale geliyor ilk paragraftan sonra.
Yorum Gönder