23 Ekim 2013 Çarşamba

BU MUTFAK KİMİN ?

   
     
   Yemek yemek de yapmak hep bir   zevk olmuştur  kocam ve benim için . Gün olur  yemek yeme bahanesiyle yola çıkar kilometre yaparız , gün olur mutfağa girer yeni tatlar keşfeder  ve bu tatları da birilerine yedirmek için can atarız . Televizyondaki  gurme ve yemek programlarını takip eder , gitmesek de, yemesek de , yapmasak da bir gün tadına bakarız umuduyla yaşar gideriz. 
      Bazen mutfağın kime ait olduğu konusunda   tartışır , en nihayetinde ortak bir yol bulur midemizi şenlendiririz. Mutfak prensiplerimizi taban tabana zıttır. Ben yemeklerimde genellikle ölçü kullanmam hissen kalben vuku koyarım malzemeleri , kocam ise ölçü kabı olmadan mutfağa girmez. Ben tariflere pek riayet etmem ne bulsam katarım  yemeğin içine , Kocam ise  tarife harfiyen uymak konusunda oldukça hassastır.         Kocam mutfağın kendine ait olduğunu  düşündüğü zamanlarda gereken envayi çeşit kap kacak envanterini tedarik ederek  ( yılda bir kerede kullanacak olsa bile) masrafdan hiç kaçınmaz , bense  elimizdeki mevcut malzeme ile yapılacak yemekleri yapmayı tercih ederim.  Yapacağı yemeğin usulü ne ise , ne gerektiriyorsa mutlaka kendi mutfağında olmalıdır. Benim mutfağımda ise eksik bir alet  varsa o yemek yapılmaz mutlaka o aletsiz yapılacak başka bir  yemek bulunur ve yapılır. 
     Bundan yaklaşık iki sene önce ıspanaklı kiş yapabilmek  için bir tart kalıbı almış olup iki kere  kullanılan bu kalıp dolapdaki yerini alarak yeni bir macera için  beklemektedir. Ne zaman ki kocama elmalı tart yapma isteği gelecek o zaman ortaya çıkıp hünerlerini gösterecek diye umut etmektedir. 
         Bir mutfağın olmaz ise olmazı tabi ki süper doğrayıcı bıçaklardır. İlk önce alınan bu mühtiş bıçaklar oldu  ki insan bu bıçakları eline alınca ne yalan söyleyeyim ayrı bir havaya giriyor . Bu bıçaklar ile soğan doğrarken kendini  rahatlıkla mıchelin yıldızlı bir şef gibi hissetmen an meselesi. İçinden ' bana dünyanın bütün soğanlarını getirin hehhheyyyyttt ulan doğrıycam ' diyorsun . Yani başkalarını bilemem ama ben öyle hissediyorum. 
       Benim İtalya 'ya olan  düşkünlüğümü  bildiğinden  , pizza'ya merak saldığında ise usta şefler gibi elinde açmayı öğrenene kadar merdane ile idare etmesi gerekeceği için hemen gidip bir merdane aldı. Burada mesele hamuru kıvamında tutturmak gerisi olayın süsü.Üstüne istediğin malzemeyi koy ama itiraf edeyim ben pizzaya pizza demem içinde sucuk olmayınca. Sucuk olayın püf noktası , italyan lezzetinin içinde Türk'lüğümüzü koymazsak olmaz. Hah bir de de domates  sosunun inceliği var onun da püf noktası içindeki baharatlar ve sarımsak .  Üç beş denemenin sonunda hamuru gayet de başarılı bir şekilde tutturduğunu buradan gururla söyleyebilirim. Artık ona italyan şef  Feliciano  diyorum  pizza yaparken. 
        İş için Antepe gidip gelmesi onda Antep yemeklerine  ayrı bir merak salmasına sebep oldu. Kilis kebabı yapmak için gidip bir zırh aldı. Zırhı ilk gördüğümde yeni bir yemek macerasının başlayacağını biliyordum ama bu kadar zor  ve emek harcanacak bir yemek olacağını kestirememiştim. Antepli ustaların neden hep erkek olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Çünkü bu yemekler kol gücü ve sabır  gerektiriyor. Bendeniz oldukça sabırsız ve aceleci  biri  olduğumdan hayatta kuşbaşı eti alıp da bu zırh denen aletle saatlerce uğraşarak kıyma haline getiremem. Ben kıymamı kasapdan çektirir alır gelir yemeğimi yaparım. Amma  burada yidiği öldürür hakkını da veririm. Şimdi benim çektirdiğim kıyma ile bu kilis kebabı olmaz onu da bilirim.  Buradaki püf nokta ise işte bu zırh ve harcanan o bilek gücüdür.  Kilis kebabını yedikden sonra ise  bizim İtalyan Şef  Felicıano olur sana Antepli Haydar Usta. Kilis kebabının tadı damağımızda kalır ve bilemeyiz  bir daha ne zaman o zırh dolaptan çıkacak ve  bu lezzeti tatma olanağımız olacak. 
         Bir de çok uzun zamandan beri dilinde olan  ekmek yapma olayı var ki bunu henüz  hayata geçirebilmiş değil ama gerekli döküm tencereleri alınmış olup misafir odasında ne zaman ekmek yapımı için mutfağa gideceklerini merakla bekleme halindedirler. Ben de heyecanla yapacağı zeytinli, cevizli , üzümlü ekmeklerin hayalini kurarak o eşek ölüsü ağırlığındaki tencereleri umarım boşuna almamıştır diye içimden geçirmekle meşgulüm. 
      Sonuçta mutfak bazen onun bazen de benim ama genellikle ikimizin. O bazen  Haydar usta , bazen Feliciano ama ben hep aynı eş Yasiyim. Ustam, Şefim ve Kocam yemek yaptıkça ben buradan size maceralarını  keyifle aktaracağım.  Bu aralar gezi yazısı yazamıyoruz  boş kalmayalım bari yemek yazıları yazalım değil mi ?