Bir mekana ilk defa gitmek demek orası ile ilgili her türlü riski almak demektir. Gitmenden önce eş dost çevreden kulak doldurucu bir şeyler duymuşsanız içiniz biraz rahat eder. Menüyü incelerken orada ne yenip ne içileceğini az çok bilmenin verdiği rahatlıkla arkanıza gayet rahat yaslanıp siparişinizi verebilirsiniz.
Peki ya hiç bir şey bilmeden gittiğiniz yerde karşılacağınız süprizler nelerdir?
Cuma günü malum hafta sonu dolap tam takır elimiz mecbur dışarıda yemek ile idare edeceğiz düşüncesi ile yola çıktık.Benim aklımda civarda dürüm , lahmacun vs atıştırmaktı. Ancak iyi bir italyan yemeği nerede yenir google search inden sonra kendimizi cadde de dünyaca ünlü bir italyan restoran zincirinin suadiye halkasında bulduk. Hafta sonu olması sebebi ile midir yoksa her daim böyle midir bilemem ama çok kalabalık bir yer olduğundan daha içeri girmeden en iyi italyan olduğu ipuçlarını almış olduk.
Kalabalığı yarıp kapıdan içeri girince güler yüzlü bir kız elimize birer tane kart tutuşturdu.. Bir karta baktım , bir karşımızda duran açık mutfakta yemek pişiren aşçılara, onun önünde sırada bekleyen insanlara. Hah dedim kendi kendime demek ki self servis bir yer. Kafamı kaldırıp baktığımda bankonun üstünde bir tarafta pızza diğer tarafta pasta yazdığını gördüm. Klasik self servis restoranlarda olduğu gibi bankonun üstünde kocaman harflerle yazan menü arıyorum ama yok Bir pasta tarafına gidiyoruz, bir pizza tarafına nasıl sipariş vereceğimizi anlamaya çalışırken şaşkınlığımızı fark eden kapıdaki kız yanımıza gelip ' nasıl sipariş vereceğinizi biliyor musunuz' diye gülümseyerek sordu. O an kendimi eski Türk filmlerinde köyden kente ilk kez gelen bir gariban gibi hissettim. Gülümseyerek hayır anlamında başımızı iki yana sallayınca eline bankodan bir menü alan kız başladı anlatmaya .'Menüden yemek istediklerinizi seçip aşçılara sipariş veriyorsunuz, elinizdeki bu kartlara siparişinizi yüklüyorlar, çıkarken de bu kartlar ile ödeme yapıp geri iade ediyorsunuz.' Bu kadar mı yani? Elimizdeki kart bilmecesinin sırrı ortaya çıktı böylece.Eskiden devlet kamplarda olurdu buna benzer sistemler, para alışverişi olmasın diye müdüriyetten bir kart ya da markalar alırdık bütün alışverişleri bunlar ile yapardık. Bu sistemin daha elektronik olmuş hali demek ki burada uygulanıyordu. Siparişin nasıl verildiğini anladığımıza göre görev dağılımı yaparak ben pizza bölümüne , eşim de pasta bölümüne doğru ilerledik. Elimdeki kartı pizza şefine uzatıp siparişimi söyledikten sonra jet hızı ile elektronik pizzamı sisteme giren şef kart ile birlikte bu sefer üstünde kırmızı ışıklar yanan eski model ericson cep telefonlarına benzer bir alet tutuşturdu elime.Al sana 2. bilmece bunu çözersen karnını doyurabileceksin der gibi gülümsüyordu. Aletin üstünde ' nerede olursanız olun pizzanızı takip ediyorum' anlamına gelen bir cümle vardı. Haftanın bu son yorucu gününün akşamında sakin sakin yemek yeme hayalim , aç karnına beyin jimnastiğine dönüşmüştü. Bu aletin nasıl çalıştığı hakkında fikir yürütmek yerine şefe gidip , 'cahilliğimi maruz görün bu alet nasıl haber verecek pizzam hazır olunca' diye soruverdim. Aldığım cevap oldukça net ' cep telefonu gibi titreşecek' oldu. Vayyy be dedim içimden, adamlar bu kadar kalabalığa hizmet eden süper bir sistem yapmışlar. İşimizi kolaylaştırsın diye yaratılan sistemin içinde her gün boğulma tehlikesi ile yaşayan bir gariban olarak bendeniz böyle bir sistemi hayata geçiren kişiyi tanıma arzusu ile elimdeki aletin titremesini beklemeye koyuldum.
Nitekim mantarlı tavuklu kremalı özel kesim erişte makarna ve , acılı sucuklu domatesli pizzamız ile kendimize oturacak bir yer bulmak için bahçede iki tur atıp midemize bayram ettirdikten sonra eve döndük. Vapıano hakkında internette ne var ne yok diye bakarken bu italyan restoranının aslında Almanya merkezli olduğunu , tüm dünyada 65 şubesi olduğunu , menüsü dekorasyonu ve hizmet kalitesinin yanında ve tüm dünyada sistem gastronomisi alanına getirdiği anlayış ile yepyeni bir çağın başlangıcı olduğunu öğrendim. Sisteme bayılan Almanların böyle bir farklılığa imza atmaları şaşırtıcı bir şey olmasa gerek. Ama biz sistem sevmeyen Türklere bu sistemin biraz fazla mükemmel geleceği de su götürmez bir gerçek .
Yine de yolunuz Nişantaşı ve ya Suadiye de ki Vapıano'ya düşerse sistemli bir pizza ve pasta denemeden karar vermeyin derim ven.
3 yorum:
ha,ha.. ilk yorum yazan yine ben olacagim.. arsu birak carbon ayak izini yorum yaz :)
biz alt orta sinif olarak bu elektronik zamazingolarin fiyata etkisinin olacagini tahmin ederekten vapyano ya gitmeyiz muhtemelen..ama yazin sayesinde gitmis kadar olduk..su almanlarin sistem anlayisina hastayim ben bir de bunu ekleyeyim..
kibar bir insan olarak abicim diye başlamama izin verin lütfen, abicim bu nedir? hani yeniliklere açıktım? hani düzenli, planlı biriydim? hayır ben sadece planlamaktan 'hoşlanan' bir akdenizliyim.yani planladıklarımız olmaz ise üzülmem:) kaldı ki yemek olayında bırakın sistemi, planlamaya bile gelemem.karnım acıkır,hayal kurarım,ulaşabileceklerimi, ulaşamayacklarımı şöyle bir güzel düşünürüm, daha çok acıkırım.sonunda en alaturka usulünden servis yapan bir yerde soluğu alırım.içerik füzyon da olsa, görmediğim en uzak diyarların mutfağı da olsa ben masa, yaslanabileceğim
bir sandalye ve servis personeli ararım etrafımda.damak keyfim, bu koşullar altında mutluluğa dönüşür...
sistemlerin hazzı öldürdüğü kanaatindeyim, almanlar en azından italyan mutfağına bulaşmasalardı...
ayrıca bu sistemlerin kurulması karbondiyoksit salımını ne kaddarr çok arttırdığını biliyor muydunuz?:) bu gidişle çocuklarımız italyan yemeklerini ancak sistem tanımında görebilecekler...
Yorum Gönder