29 Ocak 2011 Cumartesi

sivrisinek





Yaz gecelerinn en sinir bozucu sesidir sivrisinek vızıltısı. Gecenin bir yarısı sıcaktan erimek üzere iken, yatağın içinde bir o yana bir bu yana dönüp duruken uykunun ağırlığı tam da üzerinde yoğunlaştığı anda önce uzaktan gelir sesi sonra şiddetlenerek artar. O an anlarsın ki kulağının dibine konmak üzeredir. Elinle kovalarsın arkadaşı uyku sersemliği ile , bir iki dakikalığına kesilir sesi gitti sanırsın. Çok kolaylıkla zafer kazanmış komutan edasıyla yüzüne yerleşen tebessümle sağdan sola dönerek devam etmek istersin biraz önce sabote edilmiş olan uyku moduna. Ancak bu gece senin kanını emmeden rahat edemeyecek olan olan sivrisinek tekrardan senin kulağına doğru pike yaparak inatçılığını ispatlar. Bu sefer elin yetmez kovalamaya yatağın içinde üçyüzatmış derece dönerek sersemletmeye çalışırsın arkadaşı. Sözümona hedef şaşırtmışsındır amma velakin kiminle dans ettiğinin farkında değilsindir. O ki küçüçük bedeninde yer alan mikron beyniyle, kısacık ömründe seninle aşık atmaya çalışan yüce bir canlıdır aslında. İnanmazsan bak iki vızıltıyla senin sinirini zıplatmayı başarmıştır.Bir hışımla yataktan fırlayıp savaş boyalarını süren , eline terliği de alarak tekrar yatağın tepesinde ilan ettiğin tek taraflı savaşın adsız kahramanına dönüvermişsindir farkına bile varmadan. Bu savaşı kazanmadan uyumak artık sana haramdır. Er ya da geç yorulup bir duvara konacaktır bu arkadaş ve iste o anda hiç şüphesiz ki terlikle duvar arasında kalarak tarihin tozlu sayfalarında yerini alacaktır. Eğer duvarda kanlı bir iz bırakırsa küfürü yemesi kaçınılmaz olacaktır adi şerefsiz mahlukatın. Isırdığı yerdeki kaşıntı ise uykuya dalana kadar seni sinir etmeye devam edecektir.

Bu gecelik zafer seninmiş gibi gözükebilir ancak bu sivrisinek milleti pek bir kindardır , birini öte dünyaya gönderdin mi ertesi gün bütün sülalesi hem cenazeyi kaldırmak hem de senden intikam almak için geri gelecektir. Sen iyisi mi bir tıkaç tak kulağına , çek pikeyi kafana , duymamazlıktan gel sivrisinek vızıltısını , bozma o güzel kafanı. Varsın terden sırılsıklam olasın sabah kalkınca duş alırsın.

7 Ocak 2011 Cuma

iki kişilik monolog



Yıldızların bulutlar arasına saklandığı , denizin öfkesinden kıyıları dövdüğü bir gecede, esen rüzgar hiç sevmediğim o uzun saçlarını savurduğu anda her zaman ki patavatsızlığı ile girdi konuya.

-Neden ayrıldınız?

-Bana göre değildi.

-Neyi eksikti?

-Beni seviyordu.

-Bunun neresi kötü?

-Ama ben onu sevmiyordum.

-Sevmeyi denedin mi?

-Evet?… Hayır?….Bilmiyorum.

-Nasıl yani?

-Korkuyordum ve hala da korkuyorum.

-Neden korkuyorsun ki?

-Sevmekten,delicesine sevip sonra da üzülmekten.

-Saçma, bu dediğin aşk senin. Acı olmaz ise aşk olmaz, üzüntü olmaz ise mutluluk olmaz. Bak bana kaç kez sevdim.Kaç fırtına gördü bu gönül. Kaçında karaya vurdu bu gemi. Kaçında yelkenleri suya gömüldü. Ama bak hala burada ve hayattayım , ve yine ömür boyu sevecek kızı arıyorum.

-Farklıyız.

-Hayır ikimiz de insanız.

-Ama farklı insanlar.

-Denesen başarırıdın.

-Belki de sevecek insanı henüz bulamadım.

-Azıcık etrafına baksan eminim görebilirdin(!)

-Nasıl yani?

-Beni sevebilirdin.

-??!*!!!*!**?????***!!!!!!

-Ne oldu niye sustun ki?

-Sarhoşsun sen.

-Hahh şu saate kadar ayıkdım konuşuyordun benimle de şimdi mi sarhoş oldum?

-Ne dediğini bilmiyorsun .

-Ne dediğimi gayet de iyi biliyorum, sen anlamak istemiyorsun.

-Bunun nesini anlamamı bekliyorsun ki? Sen benim canımsın ciğerimsin. Yıllardır başım sıkıştığında , kıçıma tekmeyi her yediğimde sana koştum ben. Senin omuzunda ağlayıp sızlandım. Sen benim fırtınalı denizimde sığındığım korunaklı sakin limanımdın. Sen benim dostumsun.Sen sevmemi nasıl beklersin?

-Tamam kabul ediyorum dostunum ama sevgilin de olamaz mıyım? Seni her halinle seven tanıyan, yıllardır kahrını çekmiş bu insana kalbini de açamaz mısın? Bunu hak etmiyor muyum?

-Olmaz bunu yapamam.Büyü bozulur o zaman.

-Ne büyüsü masal da mı yaşıyoruz , Hansel ve Gratel miyiz biz ?

-Aaaaa bak yıldız kaydı.

-Konuyu dağıtma her yer bulutlu, gökyüzünde tek yıldız yok çocuk mu kandırıyorsun?

-Bak gördün mü konusu bile büyüyü bozmaya yetti . Eskiden ( beş dakika öncesine kadar) beni mutlu etmek için bulutlu da olsa gökyüzüne bakar , olmayan o yıldızın nasıl kaydığını anlatırdın bana.

- Büyü artık kızım.Kaç yaşına geldin artık. Masallar mı , yalanlar mı avutacak seni?

-Ne yani , büyüdüğüm için mi sev artık beni diyorsun? Ol deyince olacak mı sanıyorsun?

-Hayır, tek istediğim beni sevmeyi denemen o kadar. Denemeden kestirip atma yeter.

- Bunu söylemiş olduğuna inanamıyorum , sevmek denenecek bir şey mi? Tatlı mı yapıyoruz burada su var, un var ,şeker var hadi ne duruyorsun helva yapalım der gibisin.

- Olayı sonunda tatlıya bağladın ya ben de seni tebrik ediyorum. İlk görüşte aşık oldun da ne oldu sanki? Her biri koca bir kazıkla seni ardında bırakmadı mı ? Sen o kazıkların acısını dindirmek için az göz yaşı dökmedin mi? Yetmedi mi bütün bu yaşadıkların? Belki de sadece aşk yetmiyor insanın mutlu ve huzurlu olmasına. Buna inansan sevmenin de denenebileceğine inanacaksın gibi geliyor bana.

-…..!!!!**.!!!!!.**.*!

-Ne oldu? Şimdi neden bu gözyaşları?Hadi gel tut elimi , yasla başını omzuma düşünme bunları. Boşver gitsin.

4 Ocak 2011 Salı

aynı tas aynı hamam


Yine yeni bir yıl geldi. Yılın son günlerinde her yıl olduğu gibi tüm yazılı ve görsel iletişim kanallarında insanlar yeni yıldan beklentileri anlattı biz de anlatılanlardan kendimize uyan varsa üçgün sonra unutacağımızı bile bile aklımızın bir kenarına not edip durduk.

Ne hikmeti varsa şu 1 ocağın, sen bütün bir yıl ense yap yerinden kımıldama hayatınla ilgili en ufak bir adım atma sonra 31 aralık geldiğinde ahkam kes. Sanki şu zavallı her daim soğuk aralık ayı lambadan çıkmış bir cin de sen de birbiri ardına sıralıyorsun dileklerini. Elinde sihirli değneği ile seni bekliyor ki üzerindeki eski püskü elbiseleri bir dokunuşla balo kıyafetine dönüştürüp , seni bekleyen yakışıklı prensin kollarında dans etmen için bal kabağını son model spor bir arabaya çevirip , seni hayallerine kavuşturacak. Ama her daim unuttuğun bir şey var gece yarısı olduğunda ,o 31 aralık 1 ocağa döndüğü anda , spor araban bal kabağına dönecek , yakışıklı prens ( o zaten prens olduğu için öyle kalabilir) gerçek prensesine sarılacak , sen de gündelik kıyafetlerinle bütün bir sene yemek kokuları içinde boğulduğun mutfağına dönmüş olacaksın. Bir sonraki 31 aralık gecesine kadar 364 gün türlü türlü yemekler pişirip, evinden dışarı adım atmadan dans ettiğin o prensin gelip seni bu köhne hayattan kurratmasını hayal edeceksin. Devam et nasıl umut fakirin ekmeği ise hayal de tembelin ekmeğidir. Bekle ! Yakışıklı prensler de zaten senin yemek kokularını takip ederek seni saklandığın bu mutfakdan çıkaracaktır. Emin olabilirsin .

364 gün yapmadığın bir şeyi neden 1 ocak da yapasın ki ? Ne kerameti var ki bu günün ? Zavallı 31 aralığın ne fazlası var ki dünyanın anlamını yüklüyorsun kendisine ? Her yıl olduğu gibi adettendir diyerekten yeni yılda da rejim yapacaksın değil mi? Bir elinde kıymalı su böreği diğerinde kaymaklı ekmek kadayıfı ile öyle homini gırtlak götür yemekleri sonra da bekle ki Victorya Secret bir daha ki yılbaşına seni defilenin kadrosuna alsın. Sen bu gece yat bir yatağa üstüne de aman sakın ha bir örtü alma rüyanda görürüsün ancak podyumu defileyi .

Hayatında bir şeyleri değiştirmek istiyorsan 31 aralığı beklemeden önce gittiğin hamamı değiştireceksin. Hiç kolay değil bir hamama alışmak. İlk gittiğinde aman üzerinden düşmesin diye sıkı sıkıya sarındığın peştamalınla bir kenarda öylece oturup allahım benim ne işim var burada dersin. Bir sıcak su dökünüp kirlerimden arınacağım diye çektiğim bu göz çilesine değer mi diye aklının bir köşesinden geçirirsin. Karşı kurnadaki teyzenin göbeğine kadar sarkmış memelerinin altını kaldırıp sabunlamasını seyrederken ayyy bana bir şeyler oluyor diye bayılmaya kalkman gördüğün görüntüden değil ortamın sıcak ve buharından kaynaklanıyordur , telaşlanma kurnadaki soğuk sudan bir tas çarp suratına kendine gelirsin.

Kurnadaki sıcak ve soğuk suyu ayarlamak çok zordur. Suyu ılıştrana kadar bir yanarsın bir donarsın. Su tam kıvamına geldiğinde ise tası doldurup doldurup kafandan aşağı döktün mü, o ana kadar yaşadığın bütün o stres sıkıntı o sularla bilrikte marmara mermerinin üzerinden akıp kanalizasyona doğru yola çıkar. Karşı kurnadaki teyzenin sarkmış memeleri hayal meyaldir artık. Sıcak ve buhar sadece vücudundaki gözenekleri açmakla kalmayıp tüm çakralarını da açarak ruhuna yeni bir göz katmayı başarmıştır. Şu an istediğin sadece sıcak göbek taşının üzerine uzanmak ve üzerinde olup da görünmeyen küçük kirlerinden kurtulmak için tellak teyzeye kendini bırakmaktır. Utana sıkıla yatarsın o göbek taşına. Kurnaların etrafında su dökünen kadınların hepsinin gözleri senin üzerinde sanarak rahatsız olursun ama kimsenin umrunda değilsindir. Çünkü herkes kendi kirinden kurtulma derdindedir ve senin çıplaklığın umurlarında bile değildir.

Öyle hiç de kolay değildir hamama alışmak. Alıştın mı da hep aynı kurnadan su dökünmek istersin. Çünkü musluğuna alışmışsındır artık. Hangi ayarda açarsan yanmayacağını veya donmayacağını bilirsin. Popon oturduğu taşa, elin tasla kafandan aşağı su dökmeye alışmıştır. O meşhur Türk Fİlminde ki şarkıda söylediği gibi o kurna dan bu kurnaya çirkef sıçramaz, sıçrasa sıçrasa su sıçrar. Tellak teyze kirlerine alışmıştır. Nereni keselerse oradan daha fazla kir çıkacağını bilir. He hafta gördüğün sarkmış memeler ve göbekler aynıdır artık seni rahatsız etmez . Nasıl olsa seninkiler de bir gün o hale gelmeyecek midir. Bu duygunun verdiği rahatlıla bir tas daha su dökersin.

Alıştığın bu hamam , bu tas öyle kolay kolay değişecek şey değildir. Hayat nasıl gidiyor diye soranlara boşuna ‘’ aynı tas aynı hamam ‘ dememiş atalarımız. Hayatında değiştirmek isetdikleri varsa yılın son gününü beklemden önce gidip yıkanacağın hamamı değiştireceksin ondan sonrası zaten çorap söküğü gibi gelecektir.