Müşterilerin rahatça girip çıkabileceği
çarpma bir kapı yerine, bu kadar zor ve gıcırdayarak açılan bir kapı olması,
acaba müşteri mi seçiyorlar diye düşündürdü kadını. Güçlü olanlar girebilir ama
zayıflar aklından bile geçirmesin.
Hazırlıksız yakalanmıştı. Pansiyondan çıkıp
biraz hava almaktı niyeti. Birden bire kapladı kara bulutlar gökyüzünü. Bir çatırtı, bir gümbürtü. Sanırsın ki gök delindi. Gün geceye döndü.
Denizin rengi koyulaştı. Dalgalar köpüre köpüre dövdü kumları. Rüzgar uğultuyla
esmeye başladı. Yağmur damlaları ok gibi çarpıyordu yüzüne.
Sığınacak bir yer ararken gözüne çarptı , sakin deniz
suyuna boyalı bu cafe. Tahta masaları gökyüzü, sandalyeleri bulut renginde.
Kapının tam karşısında barın üzerinde, değişik ebatlarda bombeler le sarkan balıkçı ağları. Ağa takılı
kurutulmuş deniz yıldızları ve renkli balıklar.
"Bir anlık dikkatsizlik
sonucunda düşersin o tuzağa. Sadece aç karnını doyurmak isterken bir de
bakmışsın kurutulmuş bir deniz yıldızı olmuşsun bir barın tepesine asılı
dekoratif bir ağda. Kimse seni hayatta kalman için denize geri fırlatmamış.
Tıpkı diğerleri gibi senin içinde fark
eden bir şey olmamış. Yağmurda ıslanmış olman da döndüremez artık seni hayata.
Bir kere su çekilmiş damarlarından, kurumuşsun.’’
Avdan yeni dönmüş balıkçı teknesi kokusu vardı o ağlarda. Barın
sağındaki duvarda asılı iki renkli can simitleri. Onlar da sanki az önce bir
filikadan sökülmüş de gelip duvarda yerini almış .
" Kapıdan içeri girenlere
fırlatacak barmen, kurtaracak hayatlarını. Güvenli bir limana varana kadar su
yüzünde tutacak kazazedeleri. Yüzme bilseler de ihtiyacı olur denize düşen
insanın mutlaka bir can simidine, yılana sarılmadan önce. Açık deniz ürkütür
insanı, bilinmez bir karanlık, soğuk, sonsuzluk . Bir daha karaya
varamayacak olmanın korkusu ile sıkı sıkıya sarılırsın o can simidine. "
Sol taraftaki duvarda ise, üç farklı boyda
çapa arasında yelkenleri şişmiş tekne resimleri asılıydı.
"Kalmak istiyorsan suyun
üstünde sürüklenmeden , önce yelkenlerini indirip sonra atmalısın çapayı
suya. O zincirler suyun içinde olduğu
müddetçe güvendesin. Fırtına çıkmadığı sürece de olduğun
yerde sonsuza dek kalırsın. ‘’
Biraz daha kapı önünde durursa küçük bir
göl oluşturacaktı. Sol taraftaki pencerenin önündeki masaya doğru ilerledi. Bastığı her tahta ayrı tonda
gıcırdıyordu. Yosun kokusu genzini yaktı.
Barın arkasındaki çocuk bardakları
kuruluyordu. Tezgahın üzerine koyduğu her bardak çınnnn diye tiz bir
ses çıkarıyordu. Öyle ki araya giren gök gürültüsü bile daha dinlenilesiydi. Kahve makinasının
uğultusu hepsinin kat be kat üstündeydi. Sanırsın ki yangın söndürme tüpü ile yapıyordu kahvenin köpüğünü. Sıcak süt kokusu, yosun
kokusunu bastırdı.
Bardaki çocuk elinde kağıt kalem geldi
kadının yanına. Öncesinde karşı masada oturan elma yanaklı , top sakallı yaşlı
adama capucinosunu verdi. Adam küçük gözlerini kısarak “teşekkür ederim”
manasında gülümsedi. Kadın yüzünü ve ellerini
peçete ile kuruladıktan sonra "Bana
koca bir fincan çay lütfen" dedi yanı başında dikilen adama .
"Şimdi demledim, sallama versem olur mu."
"Şimdi demledim, sallama versem olur mu."
" Salla gitsin." dedi umarsızca.
Derin bir iç
çekti, gözleri camdan süzülen damlalara daldı. Aklı gözlerinden akamayan
damlalardaydı. Titriyordu. Bir korkudan titrer insan, bir de içi üşüyünce. Önceki
gece kapıyı çarpıp çıktı da, ya sonrası? Koca bir boşluk. O an istediği tek şey arkasına bakmadan
gitmekti. Evini , sevgilisini, kedisini, sokağın köşesindeki simitçiyi, parktaki
güvercinleri, sarıyeri, kanlıcayı, sevgilisini, vapurları, şehrin tüm yedi
tepesini, sevgilisini, patronunu bir daha kesinlikle görmek istemiyordu. Bir
taksi, tek yön otobüs bileti, yağmur, gök gürültüsü . Sonuç : sıcak süt ve yosun kokusu karışımı bu denizmiş taklidi
yapan cafede, hem korkudan hem de
üşümekten titriyordu.
Müziğin sesi birden bire yükseldi. Yanık
sesli adam kendinden emin saydırıyordu. Belli ki o da vazgeçmişti kendinden.
Ezdirmem sana kendimi.
Gövdemi yakar giderim.
Beddua etmem , üzülme .
Kafama sıkar giderim.
Bardaki çocuk elindeki çay fincanını
düşürdü. Peteğin üzerinde keyifle mırıldayan uzun siyah tüylü kedi kulaklarını
dikti. Capucinosundan son yudumunu alan yaşlı adam, gözlüklerinin üzerinden
kırık cam parçalarına baktı. Sallama çaya razı olan ıslak kadın hala titriyordu.
1 yorum:
Yasemin'ciğim, güzel olmuş. Kadını daha güçlü kurgulasaydın daha da güzel olurdu...
Yorum Gönder