VOLUME I
Demir kapıyı hızlıca
çarpıp çıktım o kör karanlık sokağa. Gıcırtısı inletti resmen tüm mahalleyi.
Her akşam aynı dırdırı çekmek zorunda mıyım ben Allah aşkına! Tamam bir hata
yapmış olabilirim, ama en nihayetinde ben de insanım. Orhan Baba bile demiş
"hatasız kul olmaz" diye. Bu hatayı illa ki her seferinde yüzüme vurmak
zorunda mı bu kadın?
Kabul ediyorum nefsime
hakim olamadım. Bir hınzır gülüşüne kandım namussuzun. Ama öyle bir gülüştü ki
o… İç gıcıklayıcı, seksi dondurma reklamında dendiği gibi "kızgın
kumlardan, serin sulara" dalıvermek istedim. Biraz fazla daldım galiba,
zira çıkarken bir ton su yuttum.
Kabahat bende! Acemi
çapkınım tabi. Git biraz ötede yap değil mi, ne yapacaksan! Başka kadın mı
kalmadı memlekette de, gittin komşunun karısının koynuna girdin!
Ah Orhan Baba ah... Şimdi
benim için söyle lütfen "bir teselli ver, bir teselli ver; yarattığın şu
mecnuna, bir teselli ver”…
Yok yok kesin almaz bu gece beni eve. Haklı canım, ben olsam kapıyı kilitler, anahtarı da tuvalete atardım. Sen tut rakı kadehini karına karşı kaldır ara nağmeden gir "o mahur beste çalar, Müjgan'la ben ağlaşırız". Kafama şişeyi yemediğime şükretmeliyim. Terlikle ucuz atlattım.
VOLUME II
Demir kapıyı hızlıca çarpıp çıktı o kör
karanlık sokağa. Gıcırtısı inletti resmen tüm mahalleyi. "Her akşam aynı
dırdırı çekmek zorunda mıyım ben Allah aşkına!" diye söylendi. Tamam bir
hata yapmış olabilirdi, ama en nihayetinde bir insandı o da. Orhan Baba bile ne
demiş: hatasız kul olmaz! Bu hatayı illa ki her seferinde yüzüne vurarak neyi
ispatlamaya çalışıyordu bu kadın?
Nefsine hakim olamadığını o da biliyordu. Bir hınzır gülüşüne kanmıştı namussuzun. Ama öyle bir gülüştü ki o. İç gıcıklayıcı, seksi dondurma reklamında dendiği gibi "kızgın kumlardan serin sulara" dalıvermek istemişti ansızın. Biraz fazla dalmıştı galiba, zira çıkarken bir ton su yutmuştu.
Acemi çapkın olduğundan kabahati
kendinde buluyordu. Gidip biraz ötede yapsaydı ya ne yapacaksa! Başka kadın mı
kalmamıştı memlekette de gidip komşunun karısının koynuna girivermişti!
Meyhanenin kapısından girdiğinde Orhan Babanın
sesi karşıladı onu. Sanki bilmişti derdini de onun için söylüyordu. "Bir
teselli ver, bir teselli ver; yarattığın şu mecnuna bir teselli ver".
İlk kadehi dikerken kafaya "Yok yok
kesin almaz bu gece beni eve. Haklı canım ben olsam kapıyı kilitler, anahtarı
da tuvalete atardım" diye söylendi kendi kendine . Kabahati büyüktü. Sen
tut rakı kadehini karına karşı kaldır, ara nağmeden gir "o mahur beste çalar,
Müjgan'la ben ağlaşırız" diye. Şükretsin ki kafasına şişeyi yemedi de, terlikle
ucuz atlattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder