Önce adımları yavaşladı, sonra koca çınarın önünde durdu. Derin
bir nefes ile memleket havasını ciğerlerine çekti. Üstünde onlarca farklı
ismin kazılı olduğu banka oturdu. Gözünün ucu ile kendi isminin olduğu yere baktı.
Her şey sanki dün yaşanmış gibi gözünün önüne geldi.
İsimlerini oraya kazıdıkları gün karar vermişlerdi gitmeye. Ana rahmine
düştükleri bu kasabayı arkalarında bırakıp , geçmişi unutmaya. Çok kolay
olmuştu. Bir mektup, bir bavul , bir de tek yön otobüs bileti.
Tam on koca sene geçti
üzerinden. Şimdi hangi yüzle
dönüş biletini alıp gelmişti ki. Kime neyi izah edecekti, etse bile ne
değişecekti. Kendi vicdanını rahatlatmaktan başka, kime bir
faydası vardı.
Başını ellerinin arasına alıp dirseklerini dizlerine
yasladı. Gözleri şimdi yerde duran kurumuş çınar yapraklarındaydı. Birazdan oturduğu bu banktan kalkacak ve
yıllar önce ardına bakmadan çekip gittiği evin kapısını yeniden çalacak. Kapı
tarifsiz bir gıcırtı ile açılacak, donuk yüzlü bir adam onu karşılayacak. İçeri
buyur etmeyecek, ama kapıyı aralık bırakması isteksiz bir daveti işaret edecek.
Kaygı, korku, özlem , pişmanlık, heyecan tüm bu karmaşık duygular eşliğinde
cesaretini toplayıp eşikten ilk adımını atacak.
Adam avludaki sedire
oturup masanın üstündeki tütünü saracak. Elleri titrediğinden tütünün yarısı
masaya dökülecek. Kadın karşısındaki sandalyeye oturup ‘ ben geldim baba ‘
diyecek. Adam gözlerini masadaki
tütünden kaldırmadan, cebindeki
çakmağını çıkarıp eksik tütünlü cigarasını yakacak. Derin bir nefes çekip gökyüzüne
üfleyecek. ‘ Çok sevdim baba, o kadar çok sevdim ki gözüm hiçbir şey görmedi.
Bugün olsa yine aynı şeyi yaparım. Pişman değilim.’
Adam kalın kaşlarını kaldırıp, dudaklarını bükerek ‘
benden aferin mi bekliyorsun? ‘ diye
soracak , cevabını beklemeden ‘ AFFETMİYORUM ‘ diye kükreyecek.
O son kelime içini ürpertti.
Eline aldığı kuru yaprağı un ufak etti. Böyle derse ne yapacaktı?
Dizlerine kapanıp yalvaracak mıydı? Pişman değilim diyen biri niye af dilesin
ki? Ben yanlış bir şey yapmadım. Doğru
bildiğimi sandım. O an için doğruydu. Sevmek suç değil ki ? Ben cezamı bu toprak kokusunu senelerce özleyerek çektim. Affetsin istemiyorum ki. Sadece bilsin istedim. Omuzumda taşıdığım bu ağırlıktan kurtulmak
istedim. Bencillik benimkisi . İç sıkıntısı. Yürek burukluğu.
Usulca kalktı banktan. Yaprakların hışırtısı eşliğinde
yürüdü ardına bakmadan. Tıpkı on yıl önceki gibi ama iki farkla . Elinde bavul var , mektup yok, bilet
yok ….
1 yorum:
Hüzünlü; kızın gidişi babası için, dönüşü ise kendi açısından çünkü başka bir yerde kurduğu hayat başarısız olmuş, çaresizlikten dönmüş gibi... Hikaye sonbaharın ruhunu yansıtmış gerçekten.
Bir de, son paragraftan önce cümlenin gidişatı şöyle olsa daha iyi bence: İç sıkıntısı... Yürek burukluğu... Omuzumda taşıdığım bu ağırlıktan kurtulmak istedim, bencillik benimkisi.
Yorum Gönder