17 Aralık 2014 Çarşamba

BİR SONBAHAR HİKAYESİ

   Önce adımları yavaşladı, sonra koca çınarın önünde durdu. Derin bir nefes  ile memleket havasını  ciğerlerine çekti. Üstünde onlarca farklı ismin kazılı olduğu banka oturdu. Gözünün ucu ile kendi isminin  olduğu yere baktı.
 Her şey sanki dün yaşanmış gibi gözünün önüne geldi. İsimlerini oraya kazıdıkları gün karar vermişlerdi gitmeye. Ana rahmine düştükleri bu kasabayı arkalarında bırakıp , geçmişi unutmaya. Çok kolay olmuştu. Bir mektup, bir bavul , bir de tek yön otobüs bileti.
   Tam on koca sene geçti  üzerinden.  Şimdi hangi yüzle dönüş biletini alıp gelmişti ki. Kime neyi izah edecekti, etse bile ne değişecekti.  Kendi  vicdanını rahatlatmaktan başka, kime bir faydası vardı.
   Başını ellerinin arasına alıp dirseklerini dizlerine yasladı. Gözleri şimdi yerde duran kurumuş çınar yapraklarındaydı.  Birazdan oturduğu bu banktan kalkacak ve yıllar önce ardına bakmadan çekip gittiği evin kapısını yeniden çalacak. Kapı tarifsiz bir gıcırtı ile açılacak, donuk yüzlü bir adam onu karşılayacak. İçeri buyur etmeyecek, ama kapıyı aralık bırakması isteksiz bir daveti işaret edecek. Kaygı, korku, özlem , pişmanlık, heyecan tüm bu karmaşık duygular eşliğinde cesaretini toplayıp eşikten ilk adımını atacak.
  Adam avludaki sedire oturup masanın üstündeki tütünü saracak. Elleri titrediğinden tütünün yarısı masaya dökülecek. Kadın karşısındaki sandalyeye oturup ‘ ben geldim baba ‘ diyecek.  Adam gözlerini masadaki tütünden kaldırmadan,  cebindeki çakmağını çıkarıp eksik tütünlü cigarasını yakacak. Derin bir nefes çekip gökyüzüne üfleyecek. ‘ Çok sevdim baba, o kadar çok sevdim ki gözüm hiçbir şey görmedi. Bugün olsa yine aynı şeyi yaparım. Pişman değilim.
    Adam kalın kaşlarını kaldırıp, dudaklarını bükerek ‘ benden  aferin mi bekliyorsun? ‘ diye soracak , cevabını beklemeden ‘ AFFETMİYORUM ‘ diye kükreyecek.
    O son kelime içini ürpertti.  Eline aldığı kuru yaprağı un ufak etti. Böyle derse ne yapacaktı? Dizlerine kapanıp yalvaracak mıydı? Pişman değilim diyen biri niye af dilesin ki? Ben yanlış bir şey yapmadım.  Doğru bildiğimi sandım. O an için doğruydu. Sevmek suç değil ki ? Ben cezamı  bu toprak kokusunu  senelerce özleyerek çektim.  Affetsin istemiyorum ki.  Sadece bilsin istedim.  Omuzumda taşıdığım bu ağırlıktan kurtulmak istedim. Bencillik benimkisi . İç sıkıntısı. Yürek burukluğu.

   Usulca kalktı banktan. Yaprakların hışırtısı eşliğinde yürüdü ardına bakmadan. Tıpkı on yıl önceki gibi ama iki  farkla . Elinde bavul var , mektup yok, bilet yok ….

1 yorum:

ışınonur dedi ki...

Hüzünlü; kızın gidişi babası için, dönüşü ise kendi açısından çünkü başka bir yerde kurduğu hayat başarısız olmuş, çaresizlikten dönmüş gibi... Hikaye sonbaharın ruhunu yansıtmış gerçekten.

Bir de, son paragraftan önce cümlenin gidişatı şöyle olsa daha iyi bence: İç sıkıntısı... Yürek burukluğu... Omuzumda taşıdığım bu ağırlıktan kurtulmak istedim, bencillik benimkisi.