24 Ağustos 2010 Salı

Gittin De Ne Oldu

02/12/2008

Önce aklına düşmeye görsün gitme fikri. Sonra karar vermeye kalkarsın. Karar verirken karnına ağrılar girer. İçindeki güller solar, nehirler taşar.Defalarca sorarsın kendine acaba doğru mu diye.Yalnızlığa ne kadar dayanabilirsin.


Kimsenin cesareti yoktur gideceğini söylemeye. Hep engellenmekten ,gitme kal sözcüğünü duyunca vazgeçmekten korkar insan.Öyle ince bir çizgidir ki o gitmek ile kalmak arasındaki. Bir adım ötesi gitmek bir adım berisi kalmak......Bir adım atarsan belki özgür olacaksın, belkide o özgürlüğün içindeki uçurumun dibinde kaybolacaksın.


İşte bu yüzdendir ki bırakıp gideceğin her ne ise yüzün yoktur gideceğini söylemeye. Kağıda kaleme sığınırsın hemen ,yazdığın sözcüklerin arkasına saklanırsın.


Patrona yazılmış istifa mektubu'' yaşadığım özel sebeplerden ötürü görevimden istifa ediyorum'' sevgiliye yazılmış veda mektubu'' bitti gidiyorum, sakın beni arama'' bir çocuğa yazılmış özür mektubu '' gitmek zorundayım yavrum, büyüdüğünde beni anlayacaksın''vesaire vesaire.....


Gittin.... Geride kalanlar...İlk gün belki gözlerinden bir damla yaş geldi, ikinci gün hüzün çöktü içlerine ,üçüncü gün sevgiyle seni andılar. Ve sonra yeniden güneş doğdu, yeniden hayat aktı nehirlerde. Sense gittiğinle kaldın.Belki bilmediğin bir şehirde , soğuk bir otel odasında yalnızlığınla başbasın artık. Mutlu olabilmenin tek yolu buydu, işte seni engelleyecek hiç bir şey yok artık sonsuza kadar mutlu ol.


Anladın değil mi? Gitmekle bitmiyor işte herşey. Yeniden başlıyorsun hayata. Yeni insanlar tanıyorsun, yeni tenler tadıyorsun.Sonra alışıyorsun tıpkı diğerlerine alıştığın gibi. Ve yine sarıyor seni bu yeni alışkanlıkların boğuluyorsun. Yine başlıyor karın ağrıların. Vakit gitme vaktidir diyerek kapıyı çekip çıkıyorsun.


Oysa bilmiyorsunki bırakıp gittiğin sadece insanlar, sadece şehirler. Kendini bırakıp gidemiyorsun hiç bir zaman. Kendinle birlikte korkuların, acıların, sevinçlerin hep seninle geliyorlar gittiğin yere. Gitmek sadece biraz zaman kazandırıyor sana. Kendinle yüzleşmeni erteliyor sadece.Ve yüzleşmeye başladığını hissettiğin anda da yine yeniden gidiyorsun.


Kendine sorman gereken soruyu soruyorum sana en sonunda 'gittin de ne oldu'



2 yorum:

Kusolmakk dedi ki...

Hiç aklımdan çıkmayan belki de tek şey gitmek istediği.Kaçmak, terk etmek değil benim gitmelerim,beraberimde götürmek, 'öteki' lerle karıştırmak, tanıştırmak içimdekileri.
Kaybolma isteği, her kayboluşumda -korku- dan başka hangi duygunun öne çıkacağını bilme isteği. Yolda olma duygusu, anın, zaman değişkenliğine, fiziksel değişkenliği katmak.
Gitmek; vardığın yer, değiştirdiğin şehir, tanıştığın yeni insanlar değil, yol almaktır. Vardığın her yeni nokta, yeniden yola çıkabileceğin yerdir sadece.
Yerleşik olmak rahatlıktır,kolaylıktır. İnsan kolaya çabuk alışır. Sığınır, güvenir, kozasını örer yavaş ve sessizce. Sonra gitsem mi? diye sorar kendine. Gitmek. Bilmediğin yollara çıkmak. Bilmediğin bir yere ulaşmak. Heyecanlıdır.'Yeni' ye dokunma heyecanı yaşatır. Sonra korkularımız baş gösterir. Yerleşik insanların gitmeleri kurtulmaktır aslında. Bırakmak, terk etmektir. Fakat kendini yeniden 'yeni' bir düzene bağlayacağı için, 'eski' ve 'yeni' yer arasında bir kıyas söz konusudur. Yeni gelecek-kurulacak düzenin bir öncekinden daha kötü olma ihtimali ayaklarımızın hep geri geri gitmesine sebep olur.
Yola çıkmak korkutur hepimizi, kendimizle yüzleşme korkusudur bu aslında. Yeni 'ben' ler görmekten korkarız. Güvenli bir limanda, 'iyi' bir işimiz - kalırsak daha da 'iyi' olacak bir iş,'sıcak' bir yatağımız, 'sevdiğimiz' insanlar, kurduğumuz 'derin' ilişkiler, nicel sayılarla artan 'saygınlığımız' ve istediğimiz kadar uzatabileceğimiz bu listenin devamında huzurlu-kölelik; gitmemize, nerede-nasıl bir 'ben' le karşılaşacağımızı bilememe korkusu, engeller gidişlerimizi.

Bağsız, ilişkisiz yaşayabilir mi insan?
Boşluğun kölesi olmaz mı o zaman?
Anlamlarımız olmalı içimizde, değerlerimiz, sevgimiz...
Kendimizin kurduğu, istediğinde bağladığı,çözebildiği, kimi zaman düğümlediği, uzattığı yada kısaltığı, zincirler. Kişi kendi olmalı, özgür olmalı. 'öteki' ler tarafından bağlanmamalı.
Yerleşik insan bu bağlılık içinde, oluşturulmuş düzenin bir parçasıdır ancak. Gitmek isteyince gidemez. Gitse de, bulacağı ilk noktada 'yeni' bir 'düzen' kurmak, bağlanmak ister. Evine ilk aldığı kanepenin rengine bir anlam yükler. Erkek arkadaşıyla ilk buluştuğu bar, önünden her geçişinde anlamdan anlama sürükleneceği, 'boşluğunu' doldurduğu limanıdır artık.

Yerleşik insan -gitmek- istese bile bir harita arar. Daha önce denenmiş bir rota.
Gitmek 'yeni' bir yol arayışı değil midir?
Gitmek sadece gitmektir, varmak değil, yürümektir, yol almaktır.
Gitmek, kurtulmak - terk etmek değilse yürürsün, yol önemli değildir. Yerleşik değilsen bu yürüme -yol almalar bitmez çünkü varacak yerin yoktur.
Belki içinde sürekli gitmek isteği olanlar, asla yerleşmemeliler. Çünkü nereye yerleşirlerse yerleşsinler huzurlu olamayacaklardır. Çok 'güzel' bir evde otursalar da asla güzel demeyecekler, ne kadar çok arkadaşları olursa olsun, bu bağlılığın karşılığını veremeyecekler ve bu düzeni anlamlandıramayacaklardır.

Özgürlük, -kendi olmak- açılmamış yollarda yürümektir.
Yeni yer yoktur, 'yeni' sensin. Bütün yeni yollar sana çıkacaktır.

beyhan dedi ki...

evet gittim.. ne olacagini hep beraber gorecegiz artik :)