KASIM 2009
Geçmiş zaman şimdi tam olarak hatırlayamıyorum (!) ama sevgili Arzu arkadaşımla bir fotoğraf projesi gerçekleştirmek için kolları sıvadık. Bunu hayata geçirmemiz üzerinden konuştuktan epey sonra olabildi. İnsanları bir işi yaparken kare kare fotoğraflayacaktık. Esasında süregelen bir dizi çekim olacaktı fakat elde olmayan sebeplerle tek bir çekimle ( şimdilik ) proje başlangıç aşamasında kaldı. Projenin ilk mekanı bizim ev , konu mankeni de ben , yapacağım iş de tabi ki yemek yapmak oldu.
Gayet amatör bir ruhla ( bence olması gereken en önemli şey) , bir ekipmanla ( ışık olarak bir lamabader , yüksek çekimler için bir sandalye ) , bir ekiple ( lambaderi tutan ve kahve yapan Sebastian (Hüseyin) , havuç rendelememe yardm eden Esra ) ile ve tabi ki deklanşöre basan Arzu ile çok keyifli bir o kadar da eğlenceli bir çalışma oldu.
Önce sahneye çıkacak bir oyuncu edasıyla makyajımı yaptık. Gözlerimi ortaya çıkaracak siyah kalem çekip , yanaklarımı da oldukça kırmızıya boyadık. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yapıp çingene edası veren Mardin den aldığım telkari küpelerimi taktım. Ve sütüdyoya ( bizim mutfağa ) geçtik.
Menü de erzincan kesme çorba, fırında makarna, havuç salatası ve köfte vardı.
Malzemeleri tek tek çıkarıp doğramaya başladım. Maalesef yemek programlarında ki gibi malzemeler hazır doğranmış kaselerin içinde bizi beklemiyordu. Amaç zaten doğranan malzemleri resmetmek olunca da bu işi yapmaktan hiç gocunmadım.
Önce soğanlar domatesler doğrandı, sonra minik köftecikler yapıldı, sonra maydonoz kıyıldı….
Erişteler tane tane salındı ……
En sonunda ise ayranlaranak çorba tamamlandı……
Havuç rendeleme işinden hiç hazetmediğim için o anda imdadıma Esra yetişti. Hem doğradı hem de şen kahkahası ile neşe saçtı . ( aman tanrım nasıl bir cümle oldu bu ya sanki masal anlatıyorum, Beyhanın masallarına özendim sanırım.)
Makarnaları hep böyle tencereye bırakmak istemiştim sonunda oldu…..
Beşemel sos da hazır….
Makarnayı fırından çıkarırken elim yandı.....
Köftenin soğanını rendelerken epey gözyaşı döktüm, rimellerim aktı, full makyaj yemek yapmak ne zor işmiş . Ekipde ayriyeten bir makyözümüz olmadığı için deklanşöre basmayı bir süreliğine bırakan Arzu hemen müdahale edip akan rimelleri temizledi.
Bu kadar yemek hazırlamak uzun bir vakit aldığı için tatlı yapmaya ne zaman ne de halim kalmadı. Orada da sevgili Hüseyin ve Anıl imdadımıza yetişerek çayın yanına hemen bir kek yapıverdiler.
Günün sonunda hepimiz yorgunduk ama en azından karnımız tokdu :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder