24 Ağustos 2010 Salı

Yıllar Sonra Erzincan'da olmak

31/Temmuz/2007

Dile kolay tam 16 sene sonra memleketime gittim. Gitmeden önde duyduğum heyecanı anlatmam mümkün değil. Aklıma geldikçe yüzüme anlamsız bir gülümseme geliyordu, sonra da derin bir hüzün. Bu karmaşık duygu orda bulunduğum bir hafta boyunca devam etti, zaman zaman gördüklerim karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Her ne kadar orda doğmasam orda büyümesem ve orda hiç yaşamasam da orası benim memleketimdi. Memleket duygusunu bu kadar ağır hissedebileceğimi , toprağımın beni bu kadar çok etkileyeceğini rüyamda görsem inanmazdım.

Beni bu kadar etkileyen memleketimi resmilerle paylaşmak istedim.


Etrafı karlı dağlarla çevrili oldukça verimli bir ova Erzincan .


Doğal su kaynakları yönünden çok zengin. Doğu Anadolu fay hattının üzerinde olması belki kadersizliği şehrin belki de zenginliğinin sebebi. Ekşisu mesire alanı maden suyunun yanında bir çok şifalı suyun da merkezi.

Girlevik şelalesine giderken yoldaki kavak ağaçları……

Ve şelale…….Yazın doğal bir serinlik kaynağı kışın ise tamamen donan suyu ile oluşan sarkıtlarda buzul tırmanışının yapıldığı bir doğa harikası. Bu şelalede annemin kucağında siyah beyaz bir fotoğrafım vardı. Şimdi ise 30 sene sonrasında sadece ben...

Arzu ya verdiğim söz üzerine şelalenin döküldüğü yere tırmandım. İyi ki verdiğim sözleri tutuyorum yoksa yukarıda gördüğüm güzellikten mahrum kalacaktım.

Ve tepeye vardığımda gördüğüm manzara karşısında şaşkınlıktan (nerde yeşil görsem yaptığım gibi) kendimi çimenlerin üzerine atıverdim. Yeşil mavi ve beyazın karışımı bu kadar güzel olabilirdi.

Ve tabi ki yine çocuklar…..Dayımın öğretmenlik yaptığı okulda ki kız çocuklarını görünce hayran olmamak mümkün değildi. Gözlerindeki o ışık, ve kendilerine duydukları güven hepsinin ileride çok güzel yerlerde olacaklarının habercisiydi. Tamamen doğaçlama olarak sergiledikleri tiyatro gösterisi ise görmeye değerdi.

Babamın bir arkadaşının 130 yıllık dede yadigarı köy evinde her şey orijinal olarak korunmuştu. Geçmişe bu kadar yakın olmak heyecan vericiydi.

Kemaliye ye doğru yola çıktığımızda vahşi bir doğanın bizi beklediğini biliyordum ama gördüklerim hayal ettiğimin çok daha üstünde oldu. Yol boyunca çamurlu bir nehir bizimle beraberdi. Karşımıza çıkan ilk doğa harikası Acemoğlu kanyonuydu.


Yolun üzerinde ilk uğrak yerimiz Kemah …… Sultan Melik Türbesinde dualarımızın kabul olmasını dileyip yola devam ettik.

Bir yanımız uçurum bir yanımız sarp kayalar, keskin virajlarla koca bir dağı tırmandık. Otobüsümüzün şöförü bu yollara alışık ama biz yüreğimiz ağzımızda gözümüzü yoldan ayıramadık. Kışın karlar altındayken buradan geçmek zorunda olmadığımız için şanslıydık.

Kemaliye ye girerken düşünmeden edemedim; bu kadar sarp bir doğa içerisine neden gelip yerleşmiş ve bir kent kurmuş bu insanlar. Aşağıda gördüğünüz tüneli açmaları tam 20 sene sürmüş, tünelden önce buraya ulaşmak için dağın etrafını dolaşmak gerekiyormuş ve bu yolculuk saatler sürüyormuş. Ama kentin içine girdiğinde insanların burayı neden seçtiklerini anlayabiliyorsunuz. Çünkü burada dağı içinden çıkan sular var. Burada yetişen meyvelerin tadına doyum olmazmış. Biz meyve mevsiminde gelmediğimiz için tatlarına bakamadık ama dallarda olmamış halleri ile idare ettik.


Kemaliye evleri Safranbolu evleriyle birlikte gündeme gelmiş fakat onun kadar popüler olamamış , nedeni ise malum buraya ulaşımın çok zor olması. Ama buna rağmen evlerini çok iyi korumuşlar ve tanıtmak için ellerinden geleni yapmışlar. Çetin kış şartlarından korunmak için ahşap evlerin duvarlarını oluklu galvaniz sac ile kaplamışlar. Çekül’ün ‘7 Bölge 7 Kent’ projesinde Doğu Anadolu bölgesini Kemaliye temsil ediyormuş.


Kemaliye de bulunduğumuz tarih bir tesadüf eseri 4. Uluslar arası Doğa Sporları Festivali dönemine denk geldi. Festival kapsamında rafting, treking, dağ bisiklet turnuvası, dağcılık vs gibi doğa sporları gösterileri vardı. Hepsini maalsef sadece izlemekle yetinebildim. Oraya gitmiş olduğum ekibin yaş ortalaması 55 olunca sadece halay sporunu gerçekleştirebildim.:)

Ama içimden şunu geçirdim. Burayı yol arkadaşlarımın da mutlaka görmesi gerekli. Geldiklerine kesinlikle pişman olmayacaklardır. Kim bilir belki önümüzdeki sene festival için bir organizsyon yaparım. Neden olmasın ki? Biz bir öğle yemeğinde karar verip kalkıp Mardin’e gitmiş insanlarız. Eminim bu fotoğrafları gördükten sonra sizde orada olmak isteyeceksiniz.

Kim bilir belki gideriz…………………….


Hiç yorum yok: